Bir sosyal deneyde kör bir adamın kartonunda "ben körüm" yazdığına ona kimse yardımda bulunmazken yazı daha sonra "bugün güzel bir gün ama ben göremiyorum" diye değiştirildiğinde insanlar o kör adama merhamet ediyor. Kelimelerin gücüne inanmak lazım aslında bir yerde. Onları nasıl kullandığımız, ne için kullandığımız da önemli tabi. Peki neden kullanırız biz kelimeleri? Bir şair neden kullanır mesela? Seni seviyorum diyemediği için. Öyle ya her şiirin özeti seni seviyorumdur. Bir besteci neden kullanır? Ritmi tercüme etmek için. Peki biz niçin kullanırız? Kendimizi anlatmak için mi? Haklılığımızı ispatlamak için mi? Madem o kadar kendimizi anlatmak istiyoruz madem o kadar haklı olduğumuzu düşünüyoruz, o zaman neden boşa kullanıyoruz kelimeleri. Neden insanları kandırmak, onları kırmak için kullanıyoruz? "Düşünmeden konuşmanın cezası sonradan düşünmeye mahkum olmaktır" demiş Edison. Neden biz kendimizi tutsak kılıyoruz düşünmeye? Kelimelerin gücüne inanmadığımız için belki. Belki de artık kelimelerin değeri küçüldü gözümüzde. Para saymadığımız için heralde. Bu da başka bir problem tabi. Soyutluk kavramını kaybediyor, somutlaşıyoruz. Somutlaştıkça hissedemiyoruz. Artık hissizleştikçe konuşmayı da beceremiyoruz. Oysa konuşmak kelimelerle. İnsanlar kelimesiz ve yazısız anlasabilir mi? Mükemmel dostlar anlasabilir Nazım Hikmete göre. Peki bizler mükemmel dostlar mıyız? Eskiden sevdalıların gözleri konuşurmuş. Düşünsene gözler kullanırmış kelimeleri. Aynı dili konuşmak değilmiş mühim olan, aynı hisleri paylaşmakmış. Aynı hisleri paylaşmak... Yani aynı bakmak hep birbirlerine...