Her zaman, her yerde gündemde olan bir konu aşk ve sevgi. Hep birbirine karıştırılan, ayrımı bir türlü yapılamayan yapılsa bile yaşanması bilinmeyen duygular. Peki bunların bir ayrımı yok mu? Aşk demek sevgi mi demek? İki yıl önce Aytmatov'un Kırmızı Eşarplı Kadın romanını okumuştum, orada Aytmatov gerçek sevginin emeğe dayandığını, Asyanın Cemşiti sevmesiyle vurguluyordu. Bende bu düşünceyi fazlasıyla benimsedim. Sevgi dediğin bugün seni seviyorum diyip ertesi gün yanından geçene iç geçirip bakmak gibi sahte bir duygu değil. Bu hale getirdik işte seni seviyorumu. Böyle basitleştirdik biz. Halbuki sevgi dediğin, uzun süre izlediği küçük kızın düştüğünü gören oğlanın, yanına kan ter içinde koşup onunla birlikte ağlaması kadar içten ve masum. Yalnızca emek istiyor işte. Seni seviyorum diyip geri çekilmek değil, sevdiğinin elinden tutup kaldırmak hatta onunla birlikte düşmek gibi. Peki ya aşk? Ona da sadece cömertlik ve fedekarlık yeter mi? Neden ilk görüşte aşk var da ilk görüşte sevgi diye bir şey yok hiç düşündünüz mü? Çünkü sevgi ruhların bir olmasıyla aşk ise bir bedenin barut bir bedenin ateş olmasıyla olur. Aşk o yüzden yanmaktır bence bir nevi. Bir türlü kavuşamamaktır. İmkansızdır. Neden eski aşklar yok sanıyorsunuz günümüzde? Eskisi gibi aşık kim var şimdilerde? Ben söyleyeyim, kimse. Çünkü artık imkansız diye bir şey yok. Eskisi gibi, benim gibi çulsuza kız vermezler ben kaçırayım yarimi diyen var mı? Okuyunca bile ne komik geliyor değil mi? Aşk tutkuyu, ihtirası yaşamak istiyor çünkü ancak o şekilde varlığını sürdürebiliyor. Aşk sevişmeyi değil ayrılığı, kavuşamamayı yaşamak istiyor ama biz buna izin vermiyoruz. Çünkü her an yanımda olsun her an sesini duyayım her an elini tutayım istiyoruz ama sonra bir bakıyorsun özlem silinmiş lügattan, bıkkınlık had safhada. Aslında asıl mesele de bu değil mi? Ayrılık gerçekten kötü bir şey mi? Aşkın ayakta kalması için gereken bütün duygular onda ama. Tutku onda ihtiras onda hırs, şehvet hepsi onda. Hemen bir örnekle ispat edeyim size. İki yıldır birbirine kadınım erkeğim diyen çift evlendikten tam üç ay sonra boşanıyor. Sebep? Anlasamadık. Siz inanıyor musunuz buna? Eski aşkların yerini tutan bir platoniklik var. O da gizli olduğu için. Peki ya olmasa? Kalır mıydı meçhul. Neyse, velhasıl kelam her gün seni seviyorum mıçmıçlığını, aşkımları, pandamları, cırcır böcüğüm demeleri bir bırakın da ayrılın! Ya şimdi biraz özleyene kadar ya da sonra sonsuza dek, seçim sizin. Ha unutmadan son bir şey, kimse aşkının bir destan olacağını sanmasın sakın ne yaparsan yap o ateş bir gün söner eğer ben adımı tarihe yazdıracağım diyorsan yanmaya hazır mıyım? Bir onu sor kendine.