Siz hiç bir ağacın yerine koydunuz mu kendinizi? Birine gölge olduğunuzu, o gölge sağlayan uzuvlardan meyve verdiğinizi düşündünüz mü? Ya bir gökyüzü olmayı? Tutsak bir insanın görmeyi dilediği tek yüz olmayı, bazen ise insanları zor durumda bıraktığınızı hayal ettiniz mi? Peki ya bir mektup olduğunuzu hayal ettiniz mi? Onca insanın göz pınarlarındaki hasreti dindirmeye vesile olacağınızı... Siz kendinizi kimin yerine koyuyorsunuz? Her gün rengarenk çiçeklerle karşılanan, sürekli gördüğü ilgi ve alakadan bunalan kadının yerine mi koyuyorsunuz? Kimler olmak istiyorsunuz? Oturduğu yerden para kazanan, emek nedir bilmeyen, o gösterişli ve kusursuz hayatında yine de sürekli canı sıkkın olan o adam olmak mı? Bir daha kim, ne zaman, nerede yaşayacak bu hayatı? Biz kaç kere geliyoruz bu dünyaya? Şu anın tekrarı olacak mı bir daha? Bir elveda yazısı yazmıyorum ben ya da ölümü hatırlatmıyorum size. Ama biraz olsun düşünmekte fayda var, hayatımızı ne hiçler adına heba ettiğimizi. Tabi hayatınızın yaşanmaya değer olduğunu düşünüyorsanız. Acaba değersiz, berbat yaşamı olduğunu düşünenler bunu değiştirmek adına ne yapıyorlar? Neden olduğu kişiyi kabul etmeyip hep başka bedenlerin içinde olmak istiyorlar? Bunları hayal ettikten sonra hissedecekleri yeisi bildikleri halde hem de. Halbuki bir güvercinin yerine koysalar kendilerini. Ah bir koysalar... İşte asıl özgürlüğün asıl ulaşılmazlığın bu olduğunu bilseler. Ah bir bilseler...
*Formaliteden konulan soru işaretlerine aldanmayın hepsi bir cevap niteliğinde ama anlamak için önce bir soru işareti yerine koyun kendinizi...