Karanlığın ortasında kalmış kelimelerle doluydu vapur. Martıların sesleri onları yıpratıyordu sanki. Karşıyaka iyi fikir mi diye düşündüm. Senin nefes aldığın bir şehir ne kadar kötü olabilirdi? Çarşı kalabalıktı, kafamın içi gibi. Duramadım fazla ara sokağa girdim hemen. Bir sahaf karşıladı beni, ayaklarım istemsizce içeri götürdü yorgun bedenimi. Gözgöze geldik, kafasıyla iskemleyi işaret etti. Nazım var mı diye sordum, çay var diye cevap verdi. Kaçıncı çayı içtik bilmiyorum ama bu dükkanda zaman kavramı yoktu. Akşam olmak üzereydi, güneş batıyordu. Bak dedi, güneş bile rakı içmeye gidiyor. Gülümsemekle yetindim. Kepengi indirdi ve gazetesini kolunun altına aldı. Sırtımı sıvazlayarak hadi dedi, rakı masası beklemez.
Ertesi yarın.. :)