Eğer size dilimizden bağımsız düşünemediğimizi, nesnel algılarımızı, dünya görüşümüzü ve hatta zamanı algılayış biçimimizi dilimizin şekillendirdiğini söylersem ne düşünürsünüz ?
Bunu okuduğunuzda aklınızda basit bir "Evet dillerimiz farklı ve dolayısıyla nesneleri ve duyguları farklı tanımlarız, ne varki bunda" cevabının oluşmasını istemiyorum. Bu etki ciddi anlamda geçmişimizi geleceğimizi ve şimdiyi nasıl algıladığımızı etkiliyor. Bu hipotezle ilk karşılaştığımda fikirsel anlamda en büyük şokumu yaşamıştım.. Tam anlamıyla öylece kalakalmış ve zihnimin tamamen boşaldığını hissetmiştim. Artık herşey benim - bizim onlara dil ile yüklediğimiz anlamdan ibaretti, yani hiç bir bilgi ve algılayış biçimi mutlak degildi. İyide bu nasıl mümkün olabilir ? Özellikle zaman üzerindeki etkisini düşündükçe deliricek gibi hissediyorum kendimi. Belli bir yönü olan Lineer zaman algısı tarafından öyle bir sarılmışız ki sadece geçmişi yaşadık ve şimdiyi görüyoruz, gelecek hemen önümüzde geçmiş ise hemen arkamızda ama gözlerimiz kapalı ve yaşadığımız tek şey sadece şimdiki an!!
Konu hakkında bulduğum her yazıyı saçma olsun veya olmasın baştan aşağı defalarca süzerken ve sorularıma tam anlamıyla cevap bulamıyorken Arrival adlı film imdadıma yetişti. Filmde işlenen konu temelde zamanın Lineer olmadığı. Peki ne demek zamanın Lineer olmaması ? Biz insanlar zamanı nasıl algılarız ? Bir geçmişimiz vardır, bu geçmiş bildiklerimizdir ve de geleceğe doğru ilerleriz, gelecek bizim için karanlıktır çünkü henüz yaşanmamıştır. Zamanın simetrik olmayan bu tek yönlü Lineer yapısına konuyu 90 yıl önce kitabında işleyen bir astronom yer vermişti. Buna "Zamanın oku" denmişti ama zaman içinde daha farklı isimlerle anıldı fakat en sonunda "Zamanın psikolojik veya algısal oku" olarak genişletildi. Zihnimizde bilinenden bilinmeyene doğru yönelmiş algısal bir zaman oku var. Bizler esasında zamanın gözlemcileriyiz. Yaptıgımız gözlemlerle, düşünce biçimlerimizle konuştuğumuz dilin yakından bir ilgisi var, mesela Türkçe konuşan insanlar olarak size soruyorum; Sizce gelecek önümüzmüdür yoksa arkamızmı ? Peki ya geçmişimiz? Oysa And dağlarında yaşayan insanlar açısından bunun tam tersi, Geçmişi önde geleceği ise arkada algılıyorlar. Hintçede ise en az bunun kadar garıp bir durum var, onlar için geçmişin ve geleceğin karşılığı aynı. Yanı tek bir kelime ifade ediyorlar. Lineer ( doğrusal ) olan zaman algımız bizi geleceği görmekten alıkoyuyor olabilir. Filmdeki varlıklar hiç şüphesiz farklı bir kültürel ortamda yetişmiş. Dolayisıyla bazı şeyleri algilama biçimleri bizden çok daha farklı. Ama bu arkadaşlar çok daha ileri giderek evrensel bir dil geliştirmişler, bizim gibi zamanı tek yönlü ok biçiminde değilde geçmişi geleceği ve şimdiyi tarif edebildikleri dairesel olarak algılıyorlar. Bu bir zamanda yolculuk filmi değil. Çünkü onlara göre gelecek şimdi ve geçmiş tamda şu an yaşanıyor zaten. Sadece o yöne bakmaları yeterli görebilmeleri icin.
VIDEO